İsmini bildiğim ama bir türlü okuyamadığım biriydi Ali Şeriati. İslamla bağını kopar(a)mamış ve/ama sola bulaşmış kişiler için bu ismin bir ilaç niteliğinde olduğunun farkındaydım çeşitli vesilelerle. Camiada pek benimsenemeyen, hatta genellikle modernist ve aydınlanmacı gözlüklerle eklektizim ile suçlanan ve de kınanan bu kişilerin Ali Şeriati’yi inatla birilerinin gözüne sokmaya çalışmaları takdire şayandı elbette. Şeriati’nin ‘sizi rahatsız etmeye geldim’ dediği kitle, inananlardı. Derinlikli bir okuma yapacak inanmayanların da bezner rahatsızlıklar yaşayacakları muhakkak; çünkü din karşısında tavır alanlar ile inananlar din/Allah/peygamber konusunda aynı şeyi hissediyorlar. Ali Şeriati bu noktada önemli, ya din -hadi İslam diyelim artık- inandığını söyleyenlerin anlattıklarından farklı bir şeyse?
İslam Nedir? Muhammed Kimdir? kitabı Ali Şeriati denince akla gelen kitaplardan değil. Dine Karşı Din asıl bilinen kitabı. Şeriati’nin manifestosu. Dine Karşı Din’in yazım tarzı sert ve alışkın olmadığım bir tarz. O yüzden daha bildiğim gibi yazılmış olan sosyolog Şeriati’nin yazdığı bu kitabı külliyatın giriş kitabı olarak seçtim.
Kitapta bana ilginç gelen şeyleri not etmişim. İtalikler benim.
- Ekonomik ve toplumsal sınıfların yanısıra itikadi sınıflar da vardır. İyi de o zaman toplumsal sınıflar ne?
- Din, din adamlarıının elinde gericileşir. En başta devrimci olan din, değişimin önünde durmaya yeminli hale gelir. Kurumsal din?
- İslam eşitlikçidir. Bkz. Şura. Konsey komünistleri, nerdesiniz?
- İnsan kendi kaderini kendi yazar. İrade? Tanrısal dileme?
- Akıl dinin kendisidir. Aklı olmayanın dini de yoktur. Allah o aklı kullanmayın da pas tutsun diye mi verdi?
- Peygamber insandır, günahtan, hatadan azade değildir.
- Toplumun ve tarihin değişmez bir geleneği vardır. Bu gelenek bilimsel kanunlardır; değişmezdir. Tesadüf faktörü karşısında, kahramanın iradesi karşısında ve dileme faktörü karşısında değişmezdir. Tarihsel materyalizm! Hadi materyalizmin diğer göndermeleri de var, düpedüz tarihselcilik!
- Toplum (1) kahramanların ve dahilerin eseri değildir –peygamberin rolü; (2) kesin ve belli kanunları olan doğal bir şeydir ve (3) her canlı gibi bir ömrü vardır. Bir toplum onu öldürecek ‘yeni’ toplumu kendi içinde taşır. Yaşasın evrim!
- Toplumun Allah tarafından konulmuş kesin doğal kanunları vardır. Bunları ne kendisi (!), ne kahramanlar (peygamber!) ne de tesadüf (evrim) değiştirebilir. İşte Allah burada.
- İnsan özgürdür, toplumun kurallarına uymak durumundadır. Kayıtlı hürriyet, şartlı özgürlük.
- Peygamber toplumun kanunlarını icat etmezler, keşfederler. Peygamber Sünnetullah’tır: tarih ve toplumun kanunlarını tanırlar ve bunları kendi amaçları doğrultusunda kullanırlar. Şeriatiye göre Zarahustra, Buda, Lao Tzu ve Konfüçyus da sosyolojik kategori olarak peygamberler; onları ilahi peygamberlerden ayıran şey öğretilerindeki düalizm.
- Tarihin akışını o kanunlara göre insanlar belirler. Her değişim insanların iradelerinin sonucudur. Allah kendi belirlediği kanunlara ve şartlara aykırı olarak dilemez: “Allah, bir halkın içinde bulunduğu durumu, o halkın bireyleri kendilerini değiştirmedikçe asla değiştirmez” (13, Rad 11). Öyleyse tarih için geçerli olan sadece evrim değil, devrimdir de!
- Her ıslahat hizmettir ama her hizmet ıslahat değildir. Din alimlerinin Yunancı kafası emirleri ikiye ayırır: (1) yapılması zorunlu inşai emir (namaz, zekat vs.) ve (2) yapılması zorunlu olmayan irşadi emir (ilim vs.). İşte Şeriati için her türlü zulmün kaynağı burası aslında. İslamın şartına 5 de, namaz kıl, hacca git, diğer emirler keyfidir de çal, çırp, biriktir, kul hakkı ye.
- Evrim, İslama aykırı değildir.
- Din amaç değil, araçtır. Önemli olan amaçtır; İslam araçtır. İyi de amaç ne?
- İslam doktriner değildir. Ebu Hanife: “Benim delilimi bilmeden fetvama göre hareket eden kişinin bu yaptığı haramdır”, İmam Şafi (ve İmam Hanbeli): “Düşüncede ve imanda taklit caiz değildir, yasaktır”.
- “İçtihat kapısı” her daim açıktır. Vakti zamanında Türkler kapatsa da!
- Tevhid her şeyin anahtarıdır.
- Tanrı sadece varlığın yaratıcısı, yani insanın varlığın yaratılışı hakkındaki sorusuna verdiği cevap değil, aynı zamanda bizzat varlıktır! Bu en başta ontolojik daha sonra epistemolojik olarak çok önemli bir tespit.
- İnsan neden Tanrı’ya karşı duygusal bir ihtiyaç içindedir? Tüm varlıklarda bulunan mutlak güç, güvenli bir sığınak ve belli bir kutsal yön ve mana hissinden dolayı. İnsan kesin inanç veren, onu sorumlu kılan ve varlığa anlam katan tek Tanrı’ya tapma şekli tevhid’dir. La ilahe illallah ‘ın dediği başka bir şey var demek ki.
- Tüm kötülüklerin 3 nedeni vardır: cehalet, korku ve menfaat. Kabul. Bu nedenlerden dolayı toplum (1) haksızlık yapar, cinayet işler, (2) korkudan veya tamahkarlıktan bu gruba alet olan azınlık ve (3) haksızlığa uğrayan çoğunluk’tan oluşur hale gelir. Bu 3 grupta bulunanlar insanlık bakımından aşağılıktır. Olgunluk ve yüce insani değerlere yükselme kabiliyetinden mahrumlardır. Foucault ve Nietzsche bu!
- Tevhid’de Allah kainatın ruhudur ve bütün varlıkların yönüdür (Hegel) ve bu siyaseten şu demektir: insan ondan başkasına yalvarmaz, başkasının önünde eğilmez, başkasından yardım dilemez ve korkmaz (Genç Hegelciler grubu, Bakunin, Kropotkin..). “Muhavvid, özgür, bağımsız ve cesur bir insandır”
- Şeriati bir sosyolog. Kapitalizmin oluşumunu kenz (biriktirme) ile Weberci bir şekilde açıklayabilir görünüyor. Ama böyle bir işe girişmiyor. Makinist bürokrasiden de bahsediyor, Charlin Chaplin’in Modern Times’ından da. Şeriati hiçbir şey değilse sıkı bir antikapitalist ve de anti-emperyalist. Sartre’ın kankası, Fanon’un yoldaşı.
- Antimilitarizm. “Toplum yeni bir düşünceyi benimsemiş olsa bile bu düşünceyi en son belirleyecek olan ordudur”.
- Anarşizm. “Kaderini başkasının eline bırakırsan veya baklasının elinde olduğuna inanırsan, hürriyetini birine satarsan, birisini kendinin sahibi sanırsan veya sahibin olduğunu iddia edenin dediğini kabul edersen bu şirktir, yoldan çıkmışsındır.”
- “Kim gücü, ilmi, ırkı ve servetiyle büyüklenir, diğerinden üstün olduğunu öne sürer, insanlara kendi iradesini dayatır ve keyfine göre yönetmeye kalkarsa, bu tanrılık iddiasıdır. Şirktir. Bunları kabul eden de şirktedir.”
- Mutlak hakimiyet, irade, büyüklük, kudret, otorite, mülkiyet Allah tekelindedir. Muvahhid ona teslim olur. İslam budur.
- İslam, çevrenin rengini değiştirmek için onun rengine bürünür (!). Kabeye hac, güsul hatta namaz vs. Cahiliye dönemi adetleri. Allah cahiliye Araplarının bilmediği bir tanrı değildi. Onlar arasında tek tanrı olarak ona inananlar mevcuttu. İslam ile gelen şey yeni isimlendirmeler, ibadetler değil. Tevhid.
- Şeytan Allah’In rakibi değil kuludur. O insanın rakibidir. İşte bu yolla iyilik ile kötülük ikiliğinde Tanrı ve şeytan bulunmaz. O nedenle Zerdüşt, Lao Tzu vs. sosyolojik bir peygamberdir, ama ilahi sayılamazlar. Ehrimen karanlıkken, Ahuramazda aydınlıktır. İslamda, tüm ikilikler Allah’ta birleşir. Allah Yunan tanrısı Janus’tur, geçmiş ve geleceği bilen iki çehreli tanrı. Birbirine karşıt boyutları olan. İşte burası benim Gerald Messadie’nin Şeytanın Genel Tarihi kitabını okurken fark ettiğim ve kitabı çöpe atmak istediğim yerdi. İslam’daki Allah ve şeytan düşüncesini de diğer İbrahimi dinler ile ve de Zerdüştlükle eşitlemeye girişmişti. “İyi de o öyle değil ki” deyip kitaptan vazgeçtim fakat tam da ayırtında değilmişim demek ki bunun nedeninin.
- İnsan düalisttir. İnsan dünyasında 2 güç var: birincisi, durgunluk, huzur ve sükunettir –ki bunlara Şeriati iniş, unutulmuşluk, yok oluş ve cehalet der- ve insanı kendisine, aşağıya, doğru çeker; ikincisi, kurtuluş, özgürlük, basiret, iyilk ve güzelliktir ve insanı kendisine doğru, yukarıya, çağırır. İyilik-kötülük, günah-sevap vs. değil.
- İnsanın ilk insana yani Adem’e kendi ruhundan üflediği şey irade, seçim ve özgürlüktür. İnsan bu nedenle meleklerden üstündür.
- Çoban x sürü. Pek başbakanımız Tayyip’in her fırsatta muhalefete söyleyip “durduğu iki koyun güdemezsiniz” lafına binaen Şeriati demiş ki “Çoban ve sürü benzetmeleri doğu siyaset kültüründe önemli bir yer tutar. Çünkü (1) Çoban başka bir cinstir, sürü başka bir cins; (2) Çabanı sürü seçmez, patron (Tanrı) onu o makama oturtur; (3) Sürü eleştiremez, itiraz edemez, ayaklanamaz, devrim yapamaz, çoban değiştirilemez, azledilemez; (4) Çoban koyuna karşı değil patrona karşı sorumludur. Bu ilişkide çoban ile patron birdir. Gördük mü başbakanımız aslında ne diyor sanki?
- Muhammed’e bakarken, döneme bu dönemin bakış açısıyla değil o döneme özgü bakış açısıyla bakılmalıdır. Retrospektivizme hayır!
- Tarih boyunca devrimcilerde ortak olan şu; en azından babalarının gözünde iyi evlat değillerdir. Ve önce toplumdan koparlar, sonra topluma dönerler.
- Baba ve mektebin görevi (1) çocuğu zamanının istenen ve alışılagelen kalıplarına göre şekillendirmek ve olgunlaştırmak ve (2) onun sapmasını engellemektir. Bu nedenle “büyük dahiler ya okul görmemişlerdir veyahut iyi bir öğrenci olmamışlardır”. Eğitime hayır!
- Köken olarak şuh kelimesi bedenin çirkinliği, bereket de develerin yattığı yerdeki toprak ve çerçöple karışmış dışkı ve idrar imiş.
- Muhammed kadın düşkünü bir sapık değildir. Sayfa 527’den: “Şehveti tatmin eden ünsur kadın sayısı değil, kadının güzelliğidir. Çapkın erkek dul, yaşlı ve çocuklu kadınların değil, güzel, canlı ve işveli kızların peşine düşer. Hele Ömer’in kızı gibi çok çirkin olan ya da güzel olsalar da önceki koca veya kocalarının elinde cazibelerini kaybetmiş, bakireliğinin yeşil çizgisi ve hevesli gençlik işvesi yerine ihtiyarlığın kırışıklığı, olgunluğun soğukluğu ve soyluluğun ağırbaşlılığı oturmuş olan kadınlara değil!” Şeriati’nin Muhammed’in eşlerini detayları ile anlattığı bölüm bu bakımdan çok ilginç. İslamın aslında çok eşliliğe izin vermediğini iddia ederken bu kadar ikna edici değildi. Ama Şeriati’nin dilindeki erkek buram buram da kokmuyor değil hani.
- Felsefe gereksiz hatta zararlıdır. Yunanlılar felsefe ve sanat konusunda harikulade deha gösterdikleri halde bir tekerlek bile icat edemediler; çünkü ağır yükleri kölelere, yoksullara taşıtıyorlardı. Batı için okuma yazma bilmeyen Spartaküs (çeviride Ispartaküs), Sokrat, Platon ve Aristo gibilerle dolu bir akademiden daha etkin; Doğu’da bedevi Ebuzer yüzlerce İbni Sina, İbni Rüşt ve Molla Sadra’dan daha faydalıdır.


Uzun zamandır okumak istediğim bir kişiydi Şeriati. Okudum. Asırlardır orada duran ama benim şimdiye kadar hiç dikkat etmediğim şeyler varmış, öyle hissettim. Şimdi dahasını okuyacağım. Elimde Dine Karşı Din var. Hayırlısı…